Çocukluğumuzda başlar masallarımız. Sonra onları büyütürüz. Kahramanlarımız şekillenir. Öğrendikçe, saflığımız saflık değerini kaybettikçe, masallarımızda artık “gerçekleşmesi imkânsız” tanımının çatısı altına gider, yerleşir. Masallar hayal gücümüzü besler, yaratıcılığımızın başladığı kelimelerin bir araya gelişidir. Onları geliştirmek, gerçek hayata yaklaştırmak için inanmaya peşinden koşmaya ihtiyaç duyarız.

Sonra ailelerimiz “seni korumak için” şemsiyesi ile bizi masallardan uzaklaştırır. “Bunlar ile mutlu olman imkânsız çünkü dünya farklı bir algoritma üstüne kurulu” der. “Böyle mutluluk gelmez” denir. O zaman sorgularsın, mutluluk nedir ki? Derler ki; bir evinin olması, bir mesleğinin olması, bir ailenin olması, olması da olması… O zaman şimdi aklımdaki soru şu: Her on kişiden dokuzu niye mutsuz? Tüm bunlara sahip olmasına rağmen.

Bazen masal kahramanlarıma dönerim. Hayal kurduğum çiftliğe, üzerinde okyanusları gezdiğim gemime. İçindeki arkadaşlarım bana cesaret verir, bazen fırtına bazen kazalar olur. Ama hep gülerek çıkarız içinden. Çünkü inanırım hayalime, olacağına, ulaşacağıma ve onların bana hep yardım edeceğine. Kendime kalsam bu masallar dünyaya uyarlanarak gerçek hale gelebilir. Ama kendime kalamadım…

O zaman şimdi herkes çocuğuna kendine kalmayı öğretmeli. Masallara dokunmamalı, onların şekillenmesine dünyaya uyumlu hale gelmesine izin vermeli. Kontroller, ağır çalışma akışları, “eğer kazanamazsan” “eğer üniversitede şu bölümü okuyamazsan” korku filmi repliklerinin modası geçti. Bunları söylemekten vazgeçmeli. Çünkü onların farkındalığı çok yüksek ve sana inanmıyorlar 🙂 Çoğu zaman da seni anlayamıyorlar. Her istenilen şey gerçekleşince hayalde kuramıyor çocuk. Kahramanı olsa onu neden kurtaracak? Hayalini aramak için gemiye binmek istese? Her şey burada var o yüzden hayalde kuramıyor. Çocuğa hayat amacı vermek, her istediğini satın almak “yeter ki ders çalışsın” bilinçaltı bilgisi ile her konforu sağlamak demek değil. Ya da gerçekten ilgilenip ilgilenmediği konusunda bir farkındalık oluşmadan çeşitli hobi kurslarına yazdırmak da değil. Ne yazık ki…

Sahip olunamayan hayatların senaryolarını çekmek için tekstleri hazırlayıp çocuklara vermek fayda sağlamıyor. Artık başka bir nesil var. Siz masallarınıza sahip olamadığınız için sunulan yolları takip ettiniz. Ulaşamadığımız için yolculuklara çıktık. Hangisi bizi mutlu eder cümlesini algılayamadık. Farkındalığımızın olması gereken yerde yeterli olgunluk sağlamadığı için şimdi “kendimizi” arıyoruz. O yüzden artık uyanma vakti…

Hayal kurmaları için, kendi masallarını yazmaları için fırsat verin. Kahramanlar yaratmalarını seyredin. Onlara yükledikleri görevlere bakın, gözlemleyin, yorum yapmayın, eleştirmeyin. Kurallarınızı net ve geri dönülmez bir şekilde belirtin. Sorumluluklarını ve yerine getirilmesinin sebebini açıklayın, baskı ile ya da ceza sopası göstererek değil. Bir anlaşma gibi anlatın. Sizden daha iyi algıladıklarını unutmayın.

Ne zaman bu kadar mutsuz olmaya başladık. Hayallerimiz elimizden alınmaya başladığı zaman. Sistemsel yaşamalısın denilmeyi öğrettikleri zaman. Gelecekten finansal refah seviyesi sebebiyle korkulmalı bilgisini bilinçaltımıza yerleştirdikleri zaman. Hepsi bitti. Orada değiliz. Farkındayız… O zaman farklı bir şeyi seçme zamanı… Hem kendin hem de çocuğun için…