Dünya var olduğundan bu yana, insanların arasında kuralları belirlemek, toplumları yönetmek, güç mekanizmalarının dengesine karar vermek ve sosyolojik yapıyı belirlemek adına kadın ve erkek kavramlarının içine milyarlarca anlam yerleştirildi. Toplumlar evrimleşirken, yüzyıllar devrildikçe bu anlamlar ilişki dünyasında kavramlar yaratmaya başladı.

En çok üstünde çalıştığım konu “ilişkiler”. Her 10 danışanımdan 8’inin ana konusu bu. Böyle bir analiz varken 5 senede kocaman bir data oluştu. Tespitler, yolculuklar, değişim sancıları, yeni sayfalar derken de binlerce hikâyem var. Anlatacağım kavramlar “aldatan erkek ve aldatılmış kadın” tanımlamaları üzerine.

Bu yolculuğu kendim ile tanımlamak en doğrusu. Çünkü herkesin hikâyesi kendine özel ve alt dinamiklerini, bilinçaltı kodlarını bir başkasının bilmesi, tahmin etmesi, öngörmesi, ahkâm kesmesi mümkün olmayan bir durum. Bunu anlatırken kendime ahkâm kesmek istedim 🙂

Muhafazakâr bir altyapı ile büyüdüm. Dar etek ve dar pantolon giyme fırsatım kendi hayatımı kurana kadar benim karar verebildiğim bir konu değildi. Bir erkek ile arkadaş olmak diye bir kavram dünyamızda yoktu. Erkeklerin bakış açısı kadına “kadınca” yaklaşmak yani kalbi çarpacak bir konum. Kadınlarda, duygusal bağ kurar ve erkek “ciddiyim” diyene kadar açılmamış bir çiçek gibi yaşardı. Ne naif bir yaklaşım ve gerçekten uzak… Onların doğrusu bu olduğu için bu mantaliteden başka bir yapı “korkutucu” bir dünya idi. Onlar ebeveyndi ve görevleri beni korumaktı. El ele tutuşmak “ayıp”tı. Evlendikten sonra istediğin her şeyi yapabilirdin. Yıllar geçti, iş hayatında tecrübeler ve yaşanmışlıklar devam ederken “erkekler” dünyası hep “temkinli” olunması gereken çember içinde kaldı. Ailede ve toplumda gözlemlediğim, bir erkeğin hayatında birisi varken (eşi ya da kız arkadaşı) başka birisi ile beraber olması ya “kıyametin kopması” ya da “üstü kapatılması gereken” bir durum anlamına geliyordu. Aile, hemen yıkılmaması gereken bir yapıydı. Mücadele edilmeliydi; her şey ortaya dökülmemeliydi. Toplumumuzun hâlâ daha iyi hale getirmeye çalıştığı durum. Kaplumbağadan daha yavaş ilerlesek de… Bu bir farkındalık, yargı değil… Bir uzman olarak önemini belirtmek isterim.

Bugün gelinen noktada bir kadın beraber olduğu kişi ile ilgili şüphesi varsa ya da partnerinin başkası ile beraber olduğunun farkında ise ya da daha öteye gidiyoruz biliyorsa, durumun seyri enteresan. Bazen drama queen (drama kraliçesi), bazen görmeyen göz bazen de intikam şapkasını takma ihtiyacı duyuyor. Hangisi konfor alanının bozulmamasını ve tatmin olma noktasını destekliyorsa… Bazı sorular soruyorum bu resim ile karşılaşınca? Partnerinin bunu yaşadığını öğrendiğinde senin de bunu bir başka aday ile yaşama özgürlüğün var mı? Önce hayır cevabı alıyorum. Neden diye sorduğumda ben kimseyi aldatmam, ben ahlâksız değilim, elâlem ne der? Ben tanımadığım birisiyle bedenimi hemen paylaşamam ben böyle (?) birisi değilim yaklaşımlarından birisi cevap olarak önüme geliyor. Peki partnerinin bunu yapmasını nasıl yorumluyorsun? dediğimde yine konfor alanının bozulmamasını destekleyen cevaplar var…

Bu resime bakıldığında aldatan bir erkek ve aldatılan bir kadın var sosyolojik tanım olarak. Aslında gerçekleşen, kadın ve erkek olan kişilerin süreçteki farkındalık problemi, eksikliği, aman boş ver rahatlığı.

Şimdi iki tarafında hayatı okuma şekline bakalım. Erkek üniversiteyi bitirir; eğer köklü bir ilişkisi yok ise hemen askerlik görevi biter ve iş hayatı için süreç başlar. Aşılanan bilgiler şöyle sıralanır: hayat çok zor, iyi bir gelirin olmalı, mücadele etmelisin, aile her şey, çocuk sahibi olduğunda yapılacaklar listesi ağır, maddi süreç ciddi ve bunların hepsi sorumluluk. Altını çizerek, “sen neredesin?” Yani arkadaşların ile bir sosyal hayatın nerede, bir hobi ya da bir uğraşın hangi ara gerçekleşecek? Sadece sana ait olan zaman bu akışın neresinde? Yani kendini nasıl besleyeceksin? Gelelim kadın olarak neler bekliyor? Üniversite arkası iyi bir iş ve buna paralel olarak statüsü yerinde bir aday ile evlilik. Arkasından yaş belli bir dönemi geçmeden çocuk sahibi olmak, bu arada ev kadını olma görevi de bunun bir parçası ve tüm bu ilişkileri yönetmek? Peki senin akışında “kadın olmak” kavramın bunun neresinde? Yani saçların uçuşurken yüzündeki gülüşünün devam etmesi, bedenin ile olan yakın bağın ya da yaptığın spor, arkadaşlarınla paylaşımların… Seçtiğin erkeğe olan tutkunun devamı için ihtiyacın olanlar…

Olmalı, gerekenler, eğer yapılmazsa diye öğrenilen tüm bilgilerin sonu yorgun ilişkiler, artık birbirinin farkında olmaktan uzak partnerler, oldukça bakımsız, özensiz, neşeden uzak, nezaket eksikliğinde bir hayat. Bu hayatın renklenmeye ihtiyacı olduğunda ise toplumun desteği erkek figüründen yana olduğu için, onların aksiyon alanı daha özgür. Aslında buzdağının görünen yüzü bu.

Gerçek resim, kimse artık mutsuzluğa tahammül etmek istemiyor. Gerek kapalı kapılar ardında gerekse kimsenin farkında bile olmasına izin vermeyen bir zekâ akışı ile kendini mutlu etmenin senaryosunu yaratıyor. Belki anlık, belki geleceğe açılacak bir kapının ön alıştırması… Hepsi var, daha önce de vardı ve olacak da.

Seçimlerinizin gerçekliği doğrultusunda hayatlarınız şekillenir. İç huzur, neşe ve kalbinizin niyeti ile doğru orantılı bir enerji platformunuz olur. Enerji yalan söylemez. Korku, endişe, kaygı ise yaşanılacak her âna eksi yazılacak bir matematik algoritmasını destekler. İlişki dünyasında “aldatan erkek” ya da “aldatılan kadın” tanımlamalarının bir anlamı olmadığını fark edip bunun bir toplum illüzyonu olduğunu algıladığınızda gerçeğe bir adım yaklaşırsınız.

Unutmayın; aldatmak sadece kişinin KENDİSİ için yapabileceği bir şeydir. Birisini aldatabilmek için yapmanız gereken ilk şey kendinizi aldatmaktır 🙂

Sevgimle…